02 Mayıs 2006

İLK GÜN






Bazı dönemleri bazı şarkılar ile hatırlarız. Bu hem pratik bir yol hem de melankolik bir tavır aslında. Mesela ben hazırlıkta iken "New Kids on the Block" diye bir boy band(oğlanlardan oluşan müzik grubu) vardı piyasada, sınıftaki herkes yarım yamalak İngilizcesi ile "Step by Step" şarkısını eblek eblek söylerdi. Yonca Evcimik'in abonelik zırvasından aslında hiç bahsetmek istemezdim ama kadının bed sesi ile zihnimize kazınan bir dönem şarkısı olmayı başardı maalesef aboneyim abone biletleri cebimde. Ortaokul yıllarımda Tarkan şarkıları, teneffüs konserlerinin vazgeçilmezlerindendi. Listeyi uzatmak mümkün ama bu şarkılar arasında bir de bütün zamanlara hitap edenleri vardır. Alpay'ın "Eylül'de gel" şarkısı sanırım en güzel örnek buna. Bütünleme sınavlarına ithafen hicivle söylenir ama hüzünbazdır aslında bu şarkı. Bana çağrıştırdığı ise okul başlangıçları.

Yazın bitmesiyle şehre dönen insanların gürültüsünün iyiden iyiye hissedildiği, havanın hala sıcak olduğu-aslında biraz bulutlu, malum karadeniz-, yaprakların sararıp ağaçlardan pıt pıt düşmeye başladığı, sarı mevsim sonbaharın yüzünü ufak ufak gösterdiği 1991 senesinin bir eylül sabahında bir bardak açık çay, zorla yenen bir rafadan yumurta, peynir, zeytin ile yapılan sabah kahvaltısının ardından ilk defa giyilen gravat, ceket, gömlek triosuna alışma pratikleri ayna karşısında ve okul ayakkabısına evin içinde attırılan alıştırma turları, topukları ufak ufak acıtmasına iç geçirilip eski küçük bir defter ve kalemle yola düşülmesi.

İlkokulu bitirip ortaokula başlamanın heyecanı, korkusu, hevesi içinde zorla da olsa girmeyi başardığım Anadolu Lisesi'nin yolunu tuttum o sabah. Müdürün konuşması, İstiklal marşının okunması, öğrencilerin sınıflarına gönderilmesi ritüellerinin ardından okulun geniş bahçesinde 2x36 öğrenci, birkaç öğretmen ve müdür bey kaldı sadece.Hazırlık öğrencileri olarak isimlerimizin okunması suretiyle iki sınıfa bölündük. A sınıfına düştüm.

Yeni birileriyle tanışmak kasardı beni o zamanlarda. Sosyalliğim 11 yaşında pek gelişmiş değildi. Biriyle tanışırken ne denir ne denmez pek bilmezdim ama bildiğim bir şey vardı ki ilk defa tanıştığın birini "küçük görmek" büyük bir nezaketsizlikti.

Merhaba, ben X.
Ben GRCN.
Yedekten mi girdin?
Evet(?) ...garip bir surat ifadesi...
Bir sorun mu var?...

Asıl listeden giren veledler zeka yarıştırıyorlardı. Çocuk psikolojisinden pek anlamam, o yüzden şimdi bile hala neydi dertleri diye düşünüyorum. Sonuçta kendilerini bu denli zeki gören bacak kadar çocuklar bazı telkinler almışlardır diye fikir yürütebiliyorum sadece zira hepi topu 3-4 soru fazla karalamışlardı belki de o pembe formlara ama o bile yetiyordu böyle saçma bir diyalogun densiz tarafı olmalarına.

Öyle böyle değil. Sadece bir kişi olsa mazur görülebilir, ihmal edilip moral bozmaya değmeyen bir konu namzetiyle atlanabilirdi ama garip bir şekilde sanki çocuklar okula "kurulu" olarak gelmişlerdi.Aklıma garip garip şeyler geliyordu.Mesela bir anne çocuğunu okula yollarken ona şöyle demişti:"Çocuğum karşıdan karşıya geçerken dikkatli ol, üstünü kirletme, terleme. Ha bi de yedekten girenlerle konuşma, tamam mı güzel evladım."Bir başka çatlak anne ise:"Oğlum seni yolluyorum o okula ama içim hiç rahat değil, yedekten girenler varmış orda yavrucuğum" demişti.Ben aklımda türlü türlü senaryolar yazarken, marazi düşüncelere gark olmuşken derse gelen ingilizce hocasının sorduğu ilk soru ile paranoya çukurunda boğuldum."Kimler yedekten girdi?"

Başımda hafiften bir ağrı hissetmeye başladım o anda, ensemde karıncalanma,alnımda sıcaklık, gözlerimde yanma.Yedekten girenleri istemiyorlar mıydı ciddi ciddi. Hangi akla mantığa göre hareket ediyorlardı, neydi hastalıklı akıllarındaki ya da bilmediğim neler olmuştu da bu nezaketsiz insanlar ben ve benim durumumda olanları böyle sinir bozucu bir halet-i ruhiyeye sokuyorlardı. Bir çeşit sindirme politikası mıydı bu. Bir şekilde alıp başımızı gideceğimizi felan mı düşünüyorlardı. Kendilerini mekanın sahibi olarak mı görüyorlardı da biz işgalci sayılıyorduk.

Durumdan rahatsızlığını akşam evlerinde aile meclisinde dile getiren zavallı yedek kadro öğrencilerin imdadına yine ebeveynleri yetişti. Veliler kapı kapı dolaşıp çocukları için Anadolu Lisesinde okuma hakkını elde edip köşelerine çekilecek değillerdi haliyle. O makus ilk günün acısı çıktı efendim. Hemen ertesi gün bir veliler heyeti müdür beyi ziyarete geldi. Sorular soruldu, cevaplar alındı. Müdür bey sınıfımıza teşrif edip güzel bir konuşma yaptı gayet yapıcı, güven aşılayıcı, nezaket telkin edici. O "nezaketsiz" öğretmen de derslerimize girmedi o sene.

Ortaokul yılları bu şekilde başlamış oldu, ilk gün belki de daha sonra yaşanacak hareketli günlerin habercisiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popular Posts