24 Eylül 2006

BUDAPEŞTE'DEN




Budapeşte'de çok kısa süre kaldım ama görülmesi gereken yerleri gördüm diye düşünüyorum. Bu şehri şu şekilde tanımlayabilirim sanırım : Türk işlemeli Avrupa şehri. O kadar fazla Türk (ya da Osmanlı) havası var ki şehirde bu gerçeği yadsımak mümkün değil. Türk hamamlarından tutun da Türk keklerine Türk yemeklerine, herşeyde biraz Türk tadı var.

Ben şehri sevdim. Şehrin Mimarisini sevdim. Bir şehri sevmem için öncelikle şehrin kıyısından köşesinden suya bulaşması gerekiyor sanırım. Bu açıdan Budapeşte benden ilk artısını aldı. Şehrin damarı Tuna nehri üzerinde bi kaç tane köprü inşa edilmiş. Bu köprüler içinde en güzeli bence Chain Bridge. Köprüyü o kadar sevdim ki Chain Bridge üzerinde yürürken Brooklyn Köprüsü üzerinde yürüyorum hissine kapıldım. Köprünün işlemeli kalın ayakları nehrin üzerinde gayet ihtişamlı görünüyordu. Neden İstanbul'da bu kadar güzel bir köprü yok diye de düşündüm açıkçası. Leonardo, Haliç için bir köprü tasarlamıştı zamanında ve Papa'nın engellemesi ile yapılamamıştı o köprü. İstanbulda da bir Leonardo köprüsü olsaydı ne güzel olurdu.

http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/1630792.stm

http://www.vebjorn-sand.com/thebridge.htm

Burdaki fotoğraflar köprüyle ilgili olanlar, diğer fotoğrafları da aklıma estikçe, üzerine yazılacak bi kaç kelam buldukça yayınlarım.

1 yorum:

  1. new york köprülerle dolu bir şehir, dediğin gibi budapeşte'de de benzer bir köprü var. cidden, bizim köprüleri düşünmeden edemedim. 70'li yıllarda kullanıma açılan, estetiği sıfır köprüler.şimdilerde ışıklandırma falan var. ama düşünsek; avrupa ve asya'yı birbirine bağlayan dünya kozmopoliti İstanbul-Konstantinapol-Byzantium... leonardo köprüsünü, en azından, bu işleve yönelik japon köprüsünden daha iyisiben de isterdim :)

    YanıtlaSil

Popular Posts